Matematiğin Fantastik Dörtlüsü = Kaygı, Endişe, Korku ve Fobi
Yıllar önce çok sevdiğim bir büyüğüm `Ülkemizdeki okullarda birçok şeyi öğretemiyoruz ama özellikle matematikten üstüne üstlük korkutuyoruz` demişti. Bu görüş bana yıllar sonra fantastik dörtlü diye adlandırdığım matematiğe yönelik duyguları hatırlattı. Önce belirsizliğe karşı kaygı, sonra olumsuz deneyimlerin biriktirdiği endişe, güçlü bir korku, uzun soluklu ve etiket gibi yapışan bir fobi. Çok üzücüdür ki; okullardaki matematik eğitiminde, merak etmek ve keşfetmek yerine bu fantastik dörtlü başrol oynamaktadır. Ancak bu demek değildir ki böyle devam edecek, hayır! Çünkü her toplumun, matematiksel düşünen ve problem çözen beyinlere gereksinimi vardır. Çünkü duygular gerçektir ama geçiçidir. Çünkü matematik öğrenmek zevklidir, keyiflidir, çocukları heyecanlandırır. Yeter ki öğrenciler öğrenme ortamlarında matematiğin esas yüzüyle tanıştırılsın. Matematiğin renkli, anlamlı ve derin yüzü sınıf ortamlarında işlenmeye başladığı zaman öğrencilerin de bu fantastik dörtlüyü daha iyi anlayıp yanlarına katıp öğrenme yolculuğuna onlarla devam edeceklerini düşünüyorum.
Matematiğin bu bahsettiğim renkli, anlamlı, derinleşen yüzündeki temel kavram `ilişkilendirme`dir. Matematik ve doğa ilişkisi, matematiğin sanattaki yeri, matematik ve diğer disiplinler arası ilişkiler, matematiğin günlük hayattaki yeri, matematik ve gizem, matematik tarihinin derinlikleri, kadın matematikçiler, vb. Örneğin doğanın geometrik, simetrik, asimetrik birçok görüntüsü, bitkilerin dizilimindeki tekrarlanan desenler ve matematiksel kavramlar arasındaki ilişkiler öğrencilerin merakla soru sormaları için öğrenme ortamlarına rahatlıkla girebilir. Birçok ressam ve grafikerin aslında matematiği renkler kadar sıkça kullandığını öğrenciler bilse, matematiksel kavramlardan perspektif ve sonsuzluğu resimlerde keşfetse, bir nebzede olsa matematiğe karşı pozitif duygular geliştirilebilir. Matematik ve müzik, matematik ve edebiyat, hatta matematik ve şiir arasındaki derin ilişkiler sadece öğrenciler değil meraklı tüm öğrenenler için keşfedilmeyi hak etmiyor mu? Hele o matematiksel gizem bir bulmaca gibi öğrencileri içine çekip kaygıyı, keşfetmenin verdiği mutluluğa doğru götürmez mi? Örneğin pi sayısının içindeki gizemi keşfetme serüveni öğrenciler için pekala güzel bir ders olabilir. Matematik tarihindeki canlı ve de heyecanlı öykülerin sınıf içinde konu alması hatta canlandırılması öğrencilerin matematiğe yakınlaşmasını sağlayacak, matematiği takdir etme duygularını artıracaktır ki bu da kaygının panzehiridir.
Unutmamak gerekir ki; öğrenmenin ilk adımı meraktır. Bu merakın ardından giden öğrenciler, merakın kovalanmasına izin veren öğretmenler, derslerin renkli yüzlerini keşfedeceklerdir. Örneklerden de anlaşılabileceği gibi, öğrencilerin kendini güvende hissedeceği matematik öğrenme ortamları onların derse karşı kaygısını ve korkusunu azaltmakta etkilidir. Öğretmenlerin de matematik kaygısının gerçek olduğunu kabul edip öğrenmenin yanına bu duyguyu da alarak öğrencilere eşlik etmesi zamanla öğrencinin fantastik dörtlüsünü değiştirmesine bile neden olabilir. Örneğin, matematiği merak etme, değer verme, sevme ve keşfetme`de güzel bir dörtlü olmaz mı?
Doç. Dr. Oylum Akkuş Ispir
Bir cevap yazın