Rol Oyunları ve Öğrenme İlişkisi
O zamanlar beş yaşını yaşayan kızım, hayali bir sürahiden hayali bir bardağa su doldurdu ve “Baba su içer misin?” diye bana uzattı. Ben de teşekkür ederek uzattığı hayali bardağı aldım ve hızlıca ağzıma götürüp içer-miş gibi yaptım.
“Babaaa, suyu üzerine döktün…” dedi kızım gülerek.
“Döktüğümü nereden çıkardın, zaten bu bardak ve içindeki su şakacıktan değil mi?” dedim.
Kurduğu tümce, ses tonu, vurguları, mimikleriyle zihnime kazındı:
“Baba bak, bu bardak ve su şakacıktan evet ama sana su verdim ya işte o gerçekten…” dedi.
Tabii ki beş yaşın naifliği içinde ne derin bir tümce kurduğunun farkında değildi.
“Nasıl yani, anlamadım açıklar mısın onu bana?” dediğimde de “ Uuuuf baba, ne zaman parka gideceğiz?” deyip uzaklaştı. Çünkü bana bir rol getirmişti, ben getirdiği bu rolü almıştım ama açıklama isteyerek bana verdiği rolden çıkmıştım. Ben rolden çıkınca da onun oyunu ketlenmişti. Çünkü oyunun devam edebilmesi için bana getirdiği çatışmayı (suyun üzerime dökülmesi) devam ettirmem gerekiyordu.
Rol oyununda sürahi, bardak, su şakacıktandır ama birine su vermek ve o suyun dökülmesi gerçektir. Bu nasıl olabilir? Çok basit: yaşantılar gerçektir. Bir çocuğun taklide dayalı oyununun içinde hele daha bir gerçektir. Yaşantı, öncelikle deneyimdir. Bunun gibi rol oyunlarıyla çocuk yaşamda karşılaşacağı durumları dener ve o günkü kavrayış düzeyine ve ihtiyacına göre öğrendiğinin farkında olmadan öğrenir. Deneyimle ilişkilendirilmiş olan bir öğrenme, kalıcı öğrenmedir. Ezberle öğrenilmiş bilgi unutulacaktır ama yaşamdan veya yaşam temsilinden elde edilen bilgi hep yanımızda olacaktır.
Rol oynama, en kestirme tanımla; varsayılan bir durumun içinde, (durumun varsayılmış olduğunu bilerek) o durumun gerektirdiği gibi davranmaktır. Tiyatro sanatı bu edime dayanır. Bu yüzden yukarıdaki anıda geçen “su ve bardak şakacıktan ama suyu verişim gerçek” tümcesi, tiyatro sanatının oyunculuk kuramlarına kadar açılım kazanabilecek bir ifade. Bu ifadenin içinde duygu, gerilim, heyecan, merak…gibi dramatik ögeler var. Bu ögeleri bir öğrenme ortamının mesela bir sınıfın 40 dakikalık, 80 dakikalık süreçlerine taşıdığımızda ne olur? Öğrencilerimizde, işlenen konuyu öğrenmeye istek yaratmış oluruz, meraklarını, heyecanlarını öğrenme yönünde açık tutmuş oluruz. Çünkü rol oynama esnasında bütün algılar açıktır, rolü devam ettirmek ve rolü yaşantı ile beslemek için zihin ikili çalışır. “Şimdi ve burada olmak” gerçekleştiği için odaklanma ve durum içinde derinleşmenin kazanımları yaşanmaya başlar.
Derslerde rol oyunlarından yararlanma, yalnızca okul öncesi veya ilköğretim düzeyinde olabilecek bir şeymiş gibi düşünülüyor. Orta öğretim düzeyinde rol oyunlarından yararlanma çabalarına gençlerin katılmayacağı, buna değer vermeyecekleri zannediliyor. Bu büyük bir yanılgı. Oysa bütün mesele, öğrenme sürecini yaş grubunun özelliklerine göre doğru yapılandırmakla ilgili. “Tarih dersinde, edebiyat dersinde belki olabilir de matematik dersinde polinomdu, fonksiyondu vb. bunları nasıl yapacağız?” diyenleri duyar gibiyim. İlgi ve merak duyanlar için Yaratıcı drama yaklaşımlarından Uzman mantosu, Rolün yuvarlanması vb. yaklaşımları incelemelerini öneririm.
Okulun öğrenciyi yaşama hazırlaması için, okulda öğrenilenin yaşam sahnesinde görülebilmesi için her eğitimcinin dramatik süreçleri kullanma becerisi konusunda desteklenmesi gerekiyor kanımca.
Ali Kırkar
Eğitimci – Öğrenme Meraklıları
Bir cevap yazın